BİR EDİRNELİ OLARAK EDİRNE’Yİ KEŞFETMEK (2)

saros-korfezi-2

Suların kenti demiştik ya hani dört bir koldan…

Denizin maviliğinde kaybolduğumuz bir akşam

Mehtaba daldık sarosun eşsiz güzelliği ile

Rıhtımda gün batımı ve renklerin ayrı  güzelliği

Ya diğer güzelliklerine ne demeli

ibricesi uzun kumu ayrı bir cennet

Ve daha nice güzellikleri…

YOLUM MECİDİYE’YE DÜŞTÜ…

 

Bugün günlerden Pazar haftasonunu değerlendirmenin tam sırası havsa üzerinden uzunköprüye varıyorum.Yol üstünde bulunan bir cafeye çay molası mola zamanı.Çayları yudumladıktan biraz dinlendikten sonra Keşan üzerinden yazlığımızın bulunduğu Mecidiye ye varıyoruz.Buranın benim için ayrı bir önemi ve değeri var neredeyse çocukluğumun ve gençliğimin yaz dönemlerinin geçtiği yer.Eskiden yollarda bir tane elektrik lambası olmayıp el feneriyle yolumuzu buldumuz geçmiş dönemlerde  2-3 ev bulunurken  şuan  küçük bir mahalleyi andıran hatta sağımızın  ve  solumuzun ev ve baraka dolduğu bir dönemde yaşıyoruz.Kısacası özet geçersek Arsasını alan barakasını kondurmuş vaziyette.Çoğu zaman yaz dönemlerini burada geçirirdik geçmiş zaman olur ki dostuklarımız arkadaşlarımız bakiydi.Ama şuan yaz dönemine girmediğimiz için  kimsenin olmayışı üzücüydü.Yan tarafımızda bulunan motel ve bir çok ev bile kış dönemi şartlarından zarar görmüş durunda Bu kış dönemi Çok çetin bir kış dönemi geçmiş ve  ardından evimizde küçük zararlar  oluşmuştu. Evimizi temizlendikten sonra istikamet önce erikli oldu.Erikli mecidiye beldesine sadece 2 km uzaklıktaydı.Gözlemlediğim kadarı ile burayada evlerini temizlemek için gelenlerin haricinde kimse yoktu.Birde siz erikliyi yazın görün.

 

ŞİMDİ YEMEK ZAMANI…

 

Erikliden 4 km sonra mecidiye sahilini takiben köyüne varıyoruz.Köyün içerisinde Sözbir denen bir resturanta öğle yemeği için oturuyoruz.Av yasağı ile birlikte balık bolluğunun olmadığını gözlemledim. Resturant köy merkezinde yer alan bir yer di.Sahibi zaten tanıdıktı. Balıkları da her zaman ki gibi taze. Dolabında mezgit,hamsi,istavrit ve niceleri… Neyse biz balıkları seçtik masaya oturduk ortaya bir porsiyon kalamar ve salata söyledik buranın havası yorgunluğa iyi geldi açıkçası.Yemeğimizi yedikten sonra yola devam ederken yol sağ tarafında bir sapak İtalyan koyuna doğru gidiyor.Burası bence gizli bir cennet.

 

BİR BAŞKA CENNET İBRİCE LİMANI ,UZUN KUM

 

Yemeğimizi yedikten sonra ibrice liman sapağına girerek arabamız  ile ilerliyoruz.Daha önce burada taş ocaklarının varlığı dolayısıyla ağır tonajlı kamyonların yolu kullanıyorlardı  engebeli ve virajlı bir yol bizleri bekliyordu.Biraz ilerledikten sonra limana ulaştık.Burada bizleri bir liman limanda bekleyen tıkalar ve balık resturantları bekliyordu. Burasının bir farklı özelliğide KIŞ DÖNEMLERİNDE Tekirdağ,İstanbuldan gelen dalışseverlere ev sahipliği yapmasıydı.

 

UZUNKUM(İTALYAN KOYU)

 

1700 metre uzunluğunda, 200 dönüm arazi üzerinde yer alan Uzunkum koyunun sağ tarafı meşelik, çadır kurma, kamp yeri. Buraya aynı zamanda İtalyan Koyu, Kale de deniyor. Hiç kazı çalışması yapılmamış Bizans dönemi kalıntılar bulunuyor. Sol taraf ise 200 metrelik “Deniz Arası” denilen bir başka doğal koy. Sahilin Mecidiye Beldesine uzaklığı sadece 3 km. Araçlarına binip gelenler sahil boyunca araçları park ediyor, kaldıkları süre içinde araçlarını beraberlerinde getirdikleri için, araçlar ev gibi de kullanılıyor. Tesis bulunmayan doğanın bakirliğine âşık olanlar, temiz deniz ve Kaz Dağlarından kopup, Edremit Körfezi’nden dönüp gelen temiz havanın tadını pırıl pırıl kumlarda yaz boyunca, hatta yıl boyunca doyasıya çıkarıyorlar. Aslında hangi mevsim giderseniz gidin yörede mutlaka birkaç dalgıç, amatör balıkadam görebiliyorsunuz. Keşan Mecidiye Beldesi belediye hizmeti olarak tuvalet, duş, soyunma kabini, ağaç gölgelikler yapmış. Bir turizm görevli tahsis edip çöpleri toplama gibi hizmetlerde bulunuyor. Bütün bu işler için araçla gelen ziyaretçilerden 5 YTL giriş ücreti toplanıyor. 

 

Sualtı cenneti


Saroz Körfezinin ve kıyı boyunca yer alan koyların en büyük özelliği sualtı avcılığı ve su altı fotoğrafçılığı için zengin bir plato olması, çeşitli kompozisyonlara imkân vermesi. Çevrede yerleşim olmadığı için balıklar insanlardan korkmuyor. Belki de bu nedenle körfezin açıklarında 30 kiloluk orfozlara 20 kiloluk mercanlara 4 kiloluk ıstakozlara rastlanabiliyor. İnanması güç gelebilir ama karşılaşmalarda denizin karanlık derinliklerine kaçmıyor. Korkmasını henüz öğrenmemiş balıklar öylece durup size bakıyor, hareketlerinizi temkinli izliyorlar. Temiz denizlerin göstergesi denizkestanelerinden bir kaçını küçük bir taşla kırıp, etrafa içindeki havyarı dağıtırsanız, önceleri deniz biraz bulanıyor, sonrasında çevredeki tüm balıklar üşüşüyor. İbrice Limanından Yunanistan’a kadar sığ olan koyda menekşeye benzer 20 cm boyunda ki yosunlar bazı yerlerde sanki çim tepeler oluşturmuş. Deniz dibi kumlu, bu yüzden kabukların, salyangozların, minarelerin, istiridyelerin, midyelerin su altındaki yumuşak, ahenkli hareketlerini, dansını çıplak gözle bile görmek mümkün olabiliyor. Bu arada yanınızdan uskumru veya kefal sürülerinin geçtiğine tanık oluyorsunuz. Merakınıza yenilip bu zevki daha ileriye götürmek isterseniz Uzunkum’da Uluslar arası ARGOS adlı bir de dalış okulu faaliyet gösteriyor. Her türlü ihtiyaç malzemesi araç ve gereçlere sahip okul clup kapsamında yörede her hafta dalış talimleri, sualtı araştırmalarıyla eğitim veriliyor. 

Kuşların coşkulu konseri 


Baharla beraber başlayan kuş göçünde kısa boylu maki türü bitkiler florya, saka, kuşların yuvalandığı yerler oluyor. Mevsiminde doğal hayatta beslenmiş, yağlanmış şişman bıldırcınlarda uğruyor. Yürekleri yaşama sevinci dolduran yörede deniz mevsimi biraz geç başlıyor Haziran ayı ortasında ancak ısınmaya başlayan mavi sular, deniz mevsimini 15 Eylül’e kadar sürdürüyor. Bu tarihten sonra artarak esen sert rüzgâr, su akıntılarına bağlı nedenlerle deniz aniden soğuyor. 
Ekim ise yalnızlığı sevenlerle balıkadam giysili dalgıçların tercih ettiği ay oluyor. 

 

ÇAMLICA

 

Tarihçe 

Çamlıca, günümüzden yaklaşık 4 bin yıl öncesine kadar yerleşim izlerine rastlanılan eski bir yerleşim yeridir. EGNİTA YOLU üzerinde kurulmuş bir yerleşim yeri olan ÇAMLICA eski adı ile GRABUNA, tarih boyunca Çanakkale istikametine geçen yolcu ve kervanların, mola, ticaret ve hayvanlarının bakım ihtiyaçlarını karşıladığı bir yer olarak, bu yol üzerinde önemli bir misyona sahip olmuştur. Trak yerleşim izlerinin de görüldüğü Çamlıca, Büyük İskender’in Anadolu’ya geçişine tanıklık etmiş, Eski Yunan, Pers, Roma, Bizans medeniyetleri hakimiyetinin yanında, ortaçağda Venedik ve Cenevizlerin kolonisi olmuştur. Tarihi boyunca, Avrupa kıtasındaki medeniyetlerin Asya kıtasına, Asya kıtasındaki medeniyetlerin Avrupa kıtasına geçişlerinde bir durak noktası olmuştur. Türklerin Rumeli’ye geçtiği dönemlerde ise bir Rum yerleşimidir ve Rumeli’ye geçen ordular için dinlenme, hazırlık ve ihtiyaç gidermek için önemli ve güvenli bir stratejik üs göreviyle karşımıza çıkmaktadır. 1. Kosova savaşı sonunda bir Sırp prensi tarafından öldürülen l. Murat’ın intikamını almak için ordularıyla Rumeli’ye geçip Avrupa’ya ilerleyen Yıldırım Beyazit, GRABUNA’daki Büyük Manastır mevkiinde ordularını dinlendirmiş ve saldırılar öncesi hazırlık ve ihtiyaçlarını gidermişlerdir. Yıldırım Beyazit bu yerleşim yerine Türk ordularına yardımcı olan çobanın adı olan GRABUNA ismini vermiştir. Günümüzde Yıldırım Beyazit’in mola verdiği yerler mesire yeri olarak kullanılmaktadır ve o dönemden kalan su pınarları hala korunmaktadırlar. 1900’lü yılarlın sonuna kadar Grabuna’da 7 adet yel değirmeni ve bir adet su çarklı değirmen var olduğu tespit edilmiştir. Tespit edilen değirmenler, üretim, enerji ve ticaret üçgeniyle o zamanki Grabuna’nın o sürece kadar bölge ve çevre yerleşimler ve aynı zamanda bulunduğu geçiş yolu üzerindeki misyonunu ortaya koymaktadır. 1922-1934 yılları döneminde Balkan göçlerine ev sahipliği yaparak, Balkan ülkelerinden gelen göçmenlerin Türkiye’nin birçok noktasına özellikle, İzmir, Bursa, ve Ordu illerine dağılım öncesi göç üssü görevini üstlenmiştir. 93 Harbi diye adlandırılan, Osmanlı-Rus Savaş’ından, Balkan Savaşları ve Kurtuluş Savaşı yıllarında Kırım’dan Romanya’dan, Yugoslavya’dan, Bulgaristan’dan ve Yunanistan’dan Mübadele yıllarına kadar devamlı olarak göç almıştır. Bu nedenle Grabuna, Gacal, Pomak, Boşnak, Arnavut, Dağlı, Karabacak, Tatar ve Çerkez olarak adlandırılan Türklerin göç yıllarındaki ilk ikametgah adresleri olmuş ve bu renkli mozaik halen mevcuttur. 1934 yılına kadar Rum ve Türklerin birlikte yaşadığı Grabuna Nahiyesi’nde köy meclisi, Rum ve Türk azaların birlikte oluşturduğu barış ve hoşgörünün sembolü bir yönetim örgütü oluşmuştur. Tayin olan yeni Nahiye Müdürü, Rum nüfus varlığı (1235 kişi) yüzünden Grabuna’da oturmayıp ikametgahını Yerlisu’ya aldırırmış ve günümüze kadar ulaşan bir isim karmaşanın da doğmasına sebep olmuştur. (Yerlisu-Çamlıca) Nahiye Müdürünün nahiyeye dönüşünü sağlamak için ismi Çamlıca olarak değiştirilmiştir. Daha sonrasında Rum nüfusun da nahiyeyi boşaltmasıyla tamamen Balkanlar’dan göçen Türklerden oluşan bir Türk yerleşimi haline dönüşmüştür. 

 

 Genel Durum – Bakış

 Keşan’a Çamlıca 13 Km uzaklıkta, Doğusu ve Güneyi Korudağ serisi ormanlarla çevrili olup, Kuzeyi ve Batısı son derece verimli tarım arazilerinden Çamlıca Ovası ile çevrilidir. Yerleşim yeri olarak ta çevresinde, Doğusunda; Şükrüköy, Seydiköy, Kadıköy ve Mahmutköy Kuzey Doğusunda; Yerlisu ve Sazlıdere Kuzeyinde; Pırnarköy, Gökçetepe Batısında; Mercan, Karlıköy, Büyük Doğanca Kuzey Batısında; İzzetiye ve Keşan bulunup Kuzeyinde de Bahçeköy yer almaktadır. Keşan’ın 3 nahiyesinden birisidir. (Merkez, Çamlıca ve Suluca) Belediye 1971 yılında kurulmuştur. Nüfus; yaz nüfusu ve kış nüfusu olmak üzere 2 ayrı dönemde de değişkenlik göstermektedir. 2011 yılı sonu itibari ile belde içinde yaşayanların nüfusu 1029 olarak tespit edilmiştir. Fakat bu yaz sezonlarında Mücavir alanlarda bulunan vatandaşların gelmesiyle artmaktadır. Rakımı 130’metredir. 

 

Bocuk Gecesi

Edirne’nin Keşan ilçesine bağlı Çamlıca beldesi her yıl ilgi çekici, geleneksel bir etkinliğe ev sahipliği yapıyor: “Bocuk Gecesi.” Bu özel gecede kabak tatlıları yeniyor, insanlar birbirini korkutuyor, şenlik, tılsım, bolluk ve bereket iç içe geçiyor. Bocuk, kışın en soğuk gecesini temsil ediyor. Bu eski âdetin insanın kimi zaman anlaşılmaz ve ürkütücü olan doğa olaylarından kaçma, doğayla barışık olma arzusundan kaynaklandığı düşünülüyor.

O gece Bocuk olarak adlandırılan varlık beyazlar içinde, insansı bir görünümle ortalıkta dolaşıyor ve kurbanlarının sırtına çıkıyor. Hedeflerini de kabak tatlısı yememişlerin arasından seçiyor. Bocuk Gecesi şimdi insanların bir araya gelip eğlendiği, yiyip içtiği, kimilerinin yüzünü boyayarak ve beyazlar giyerek birbirini şaka yollu korkuttuğu bir şenlik. Bocuk Gecesi 9 Ocak 2016’da saat 19:30’da, Çamlıca Kültür ve sanat Evi’nde gerçekleşecek. Etkinlik Çamlıca Muhtarlığı, Çamlıca Kültür ve Turizm Derneği, KORUDER işbirliğiyle düzenleniyor.

 

 

Stratejik Alanlar / Sektörlerde Durum ve Eğitim”

Çamlıca’nın bilinen eğitim tarihsel süreci 1800’lü yılların son dönemiyle başlar. Bu amaçla her Rum aile okul yapılması için 4 adet taş getirmek üzere görevlendirilir, Muhacirköy taşocaklarından öküz arabalarıyla taşlar getirilir ve günümüzde Etnografya müzesi olarak kullanılan bina, okul olarak inşaa edilir ve Rumların Nahiyeyi terk ediş tarihi olan 1934 yılına kadar olan süreçte Grabuna Nahiyesi, bulunduğu çevredeki köylerin de eğitim merkezi rolünü üstlenir. Cumhuriyet dönemiyle birlikte Çamlıca, Türkler için de yörenin eğitim ve öğretim merkezi durumundadır. Rumlar tarafından yapılan okul, Rumların Çamlıca’dan göç etmesiyle birlikte aynı misyonuna devam eder, Çamlıca ve bölge halkı için yine tek okuldur. 1960’lı yılların sonunda beldeye Yatılı Orta Okul da yapılarak eğitimdeki rolünü kuvvetlendirerek devam eder. Çamlıca’daki ilköğretim okulunda taşımalı sistemle belde çevresindeki toplam 9 köyün öğrencilerine de eğitim veren bir ilköğretim okulu mevcuttur. Bahçeköy, Şükrüköy, Seydiköy, Kadıköy, Mahmutköy, Yerlisu, Sazlıdere Köyü, Gökçetepe Köyü ve Pırnarköy’den taşımalı sistemle öğrenciler eğitim ve öğretim görmektedir. 2012 yılı itibari ile Çamlıca İlk Öğretim Okulunda 228 öğrenci öğrenim görmekte ve 15 öğretmen görev yapmaktadır. Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri yörenin eğitim ve öğretim merkezi durumundaki Çamlıca’da çok sayıda yüksek öğrenim yapmış kişi vardır. Mühendis, doktor, asker, öğretmen, ve sağlık görevlisi olarak çalışan birçok kişi Ülkemizin çeşitli yerlerinde görev yapmaktadır. Beldede Kültür ve Turizm Derneği tarafından oluşturulmuş bir kütüphane bulunmaktadır. Halk Eğitim Müdürlüğü bünyesinde her yıl kadınlara yönelik kurslar beldede eğitim vermektedir, bunun yanında Gıda Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü tarafından da yıl boyunca çiftçilerin eğitimine yönelik kurs ve eğitimler düzenlenmektedir. Yaz ve sömestri tatili dönemlerinde Çamlıca Kültür ve Sanat Evi’nde, öğrenci ve gençlere yönelik, İngilizce, Tiyatro ve Yaratıcı Drama ve Müzik gibi alanlarda eğitimler düzenlenmektedir. 

 Sağlık

 Beldede, Çamlıca merkez, Pırnarköy, Sazlıdere, Gökçetepe ve Bahçeköy’ e hizmet veren Çamlıca Aile Sağlığı Birimi mevcut olup Aile Hekimliği uygulamasına geçiş dönemindeki pilot uygulamalardan biridir, doktor ve sağlık personeli vardır. Çamlıca Aile Hekimliği Birimi’nde, özelikle yaz aylarında, dışarıdaki Çamlıcalıların tatil için gelişi ve Gökçetepe-Sazlıdere mücavir alanında bulunan yazlıkçılarla birlikte nüfusun artmasıyla, yoğunluk yaşanmaktadır. 

 Sosyal Hizmet 

Beldede, Keşan Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından beldedeki muhtaç durumda bulunan kişilere nakdi ve ayni yardımlar yapılmaktadır, aynı zamanda Mal Müdürlüğü ve Aile ve Sosyal Politikalar İlçe Müdürlüğü tarafından 2022 sayılı yasaya göre yaşlı, özürlü ve evde bakım maaşları bağlanmaktadır. 

 Tarım 

Beldede 17.460 da. Tarım arazisi, 25.845 da. Orman, 1.126 da. Mera arazisi vardır. Ekili arazilerin 4.960’I Kuru tarım arazisi, 12.500’ü ise Sulu tarım arazisi olup, sebze ekilen arazi büyüklüğü 1.970 da’dır. Çamlıca’nın % 94 ü geçimini tarımdan sağlamaktadır. Bu oranın % 78 i ziraat, % 14 ü hayvancılık, % 2 si ormancılıkla geçinmektedir. Beldede sebzecilik, meyvecilik ve çeltikçiliğin artışı ve iş yoğunluğuna bağlı olarak hayvancılık gerileme göstermekte olup Keşan’da hayvan yetiştiriciliğinin en az yapıldığı yerlerdendir. Büyükbaş hayvan sayısı 448, küçükbaş hayvan sayısı 980 adettir. 

Leave a comment